Çaykara-Dernekpazarı Kültür Ve Dayanışma Derneği
Çaykara ve Dernekpazarı için; büyük fedekarlıklar yapmışlardır. Yöre için, özellikle; eğitim konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmadılar. Çok cömert davrandılar.
KÜLTÜR VE AHLAK
Bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür denir. Kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur, onu diğer toplumlardan farklı kılar. Bu nedenle kültür, bir toplumun yaşama ve düşünme tarzı olarak açıklanabilir.
Kültür, insanı öteki yaratıklardan ayıran, dolayısıyla da yalnızca insana vergi olan bir özelliktir. En ilkel topluluklardan başlayarak en gelişmiş insan topluluklarına varıncaya kadar, bütün toplumların kendilerine göre birer kültürlerinin bulunduğu inkâr kabul etmez bir gerçektir. Ne var ki, toplumların hayat karşısındaki tutum ve davranışları birbirinden farklı olduğu, yaşayışlarında, eğitim ve düşünce tarzlarında, yaratıcılıklarında birbirini tutmayan başkalıklar bulunduğu için, bu başkalıklar, kültürleri toplumdan topluma değişik ve çeşitli yapılarda karşımıza çıkarmıştır.
Kültürü oluşturan öğeler, bir toplumun meydana gelişi ile sonradan oluşmaya başladığı ve yavaş yavaş dal budak salarak sosyal değerler hâline dönüştüğü için, bu gibi toplum türlerinde bunların bir ikisinin, söz gelişi din ve geleneklerin ağır bastığı, diğer öğelerin gelişme imkânı bulamayarak cılız kaldığı da görülür. Bunlarda aynı toplumdan olma duygusu da bir bilince ulaşmış değildir. Millet safhasına erişmiş toplumlarda ise, kültürün öğeleri ve gelişmişlik açısından aralarında nitelik ve derece farkları bulunmasına rağmen, asgari bir ortaklık söz konusudur.
Solaklı deresinin ve dik yamaçları, zor yaşam alanları, ulaşabilme zorlukları vs. orada yaşan insanlara, yaşantılarının zorluklarına karşılık gelebilecek kültüre sahip olmasını sağlamıştır.
Geçmişi arıyoruz hepimiz tabi ki. Geçmişte olan yokluğun yanında birlik, beraberlik ve yardımlaşma vardı. Düğünlerimizde ayrı bir beraberlik, samimiyet vardı, el ele tutuşarak oynanan horonlar vardı…
Düğünlerimiz hepimizin idi, cenazelerimiz hepimizin idi. Mutluluğumuz da hepimizin acımız da hepimizin idi. Suyumuz da bir idi, ekmeğimiz de biri idi…
Kültürün oluşturan öğeler arasında yer alan dil, din, eğitim, ekonomi, teknoloji, sosyal kurumlar, örf ve adetler, değerler ve tutumlar, estetik sanatlar, semboller, tabular ve törenler, Solaklı Deresi’nin suyu ile bir teknede yoğrulmuş ve günümüzde unutulmaya yüz tutan kültürel faaliyetlerin yanında alışıla gelmiş alışkanlıklar hala devam etmektedir.
Bugün birçok şeyde yok olmaya doğru giden kültürümüz nasıl oldu da bugün eskiyi aratır oldu. Belki de “Gelişen teknoloji ve Çaykara’dan şehirlere olan göçler, örf ve adetlerimizi ve kültürümüzü unutmamızda etken olmuştur.”
Kim bilir, belki de atalarımızdan miras bırakılan zengin kültürümüzü kendi egolarımız ve bireysel menfaatlerin gölgesinde bizler bu hale getirdik.
Kültürümüzü bu hale getiren bizler aslında, gelecek nesillere bırakacağımız saygı, sevgi, aile bağlılığı, dürüstlük, dayanışma, iyilik, ahlak gibi değerleri de kaybetme noktasına getirdik. Bizlerin en çok övündüğü ahlaki değerlerimiz ve eğitimimiz zamanla yozlaşarak kendince zincirlerini kıran nesillere dönüştü gençlerimiz; ahlaken bozulmuş birer yeni nesil mi meydan getirdik acaba?
Ahlak, doğru ya da yanlış davranış standartları açısından bir davranış sisteminden söz eder. Davranış açısından ahlaki standartlar, vicdanımıza atıfta bulunarak ahlaki sorumluluk ve ahlaki bir kimlik veya doğru ya da yanlış eylem yapmaktır. Ahlak, bugün yaşadığımız çok kültürlü dünyada karmaşık bir konu haline geldi. Ahlakın ne olduğunu, davranışımızı, vicdanımızı, toplumumuzu ve nihai kaderimizi nasıl etkilediğini görmekteyiz.
Ahlak veya ahlaki davranış, bir kültür veya dinin kurallarını izleyen bir dizi olumlu karakter özelliğidir. Yüksek standartlarda düzgün davranış sergileyen bir insan ahlaki olarak kabul edilebilir. Kaba, uygunsuz veya dürüst olmayan biri ahlaksız olarak kabul edilebilir.
“Aliya İzzetbegoviç, ahlakı dinin öbür hali olarak tarif ederek düşüncelerini şu şekilde dile getirir: Ahlâk ne fonksiyonel ne de rasyoneldir. “Ahlâk fenomeninin, insan hayatının bir gerçeği olduğu halde, aklî yönden izah edilemeyişinde, din için birinci ve belki de tek pratik delili bulunmaktadır. Çünkü ahlâka uygun davranış ya manasızlıktır yahut, Allah var olduğundan, manası vardır. Üçüncü şık yoktur. Ya ahlâkı bir peşin hükümler yığını olarak “atmamız” ya da “ebediyetin işareti” olarak vasıflandırabileceğimiz bir sembol denkleme sokmamız gerekiyor. …….”
Her birey kendinden başlayarak; ailesine, akrabalarına, mahallesine… bakması gerekiyor değerli Solaklı Deresi sakinleri. Kültürel yozlaşmanın çarkları arasında, teknoloji ve basının, medyanın, çeşitli oyunların ve politik oyunların sonucunda maalesef ahlak bakımından zayıflamış bir toplum var artık çevremizde.
Ahlaklı toplum, kültüre, tarihe, geleneklere, inançlara ve güçlere teslim olmuş toplum değildir. Servet, şöhret ve güç uğruna ahlakı, eğitimi, dini, bilimi, felsefeyi ve sanatı araçsallaştıran ve değersizleştiren kişiler kirli ve yoz bir sistem ve statüko yaratmaktadırlar. Ve bu kişiler senin, benim, bizim çocuklarımızı, geleceğimizi ve ailemizi hedef almaktan asla vazgeçmeyecekler. Biliyorlar ki, bizim aile yapımız sağlam neslin devamı, bozulmayacak bir toplumun temel taşıdır. Bunun için önce kendimizden başlayarak çocuklarımızın ahlaki değerlerini koruyalım.
İnsanların sahip oldukları kültürel kalıplar çerçevesinde hareket etmeleri, ahlaklı davrandıkları anlamına gelmemektedir. Kültür, ahlakın bizzat kendisi demek değildir. Bir şeyin doğru olduğuna inanmak, o şeyin doğru olduğu anlamına gelmemektedir. Bir şeyin ahlaken meşru olduğuna inanmak, o şeyin ahlaki olduğu anlamına gelmemektedir. Ahlaksızlık ve kültür bir araya gelebilir, ancak ahlaksızlık ve ahlakın bir araya gelmesi mümkün değildir, çünkü ahlaksızlık, kültürün değil, ahlakın ortadan kalkması anlamına gelmektedir.
Solaklı Deresi’nden kültürlü ve ahlaklı nesillerin devam etmesi temennisi ile ….