Çaykara-Dernekpazarı Kültür Ve Dayanışma Derneği
Çaykara ve Dernekpazarı için; büyük fedekarlıklar yapmışlardır. Yöre için, özellikle; eğitim konusunda hiçbir fedakârlıktan kaçınmadılar. Çok cömert davrandılar.
Yaşadığımız hiçbir acı geçmiyor. Etkisini kaybeden olay ve acılar, bir yenisinin üzerine eklenince geçmişe dönük her şey hafızamızda yeniden uyanıyor. Yaşadığımız coğrafyada her bir olay kasırga etkisiyle hayatlarımızı altüst ediyor.
Yaralıyım ve içim acıyor. Koca yürekli bir dostun ölüm haberini aldım. Sırtını bir meşeye dayayıp yıldızları seyretmeden giden, çok yorduğu bedenini dinlendirmek için İstanbul’dan doğduğu yer olan Çaykara Demirkapı mahallesine dönmeyi düşünen bir güzel adamın vefat haberi yüreğimi dağladı. Ah Gülali Zengin, ölümün bu kadar erken olacağı aklıma hiç gelmezdi.
Konfüçyüs, öğrencilerinden birinin, “Ölüm nedir?” sorusuna, “ Hayat hakkında ne biliyorsun ki sana ölümden bahsedeyim” demiş. Hayat ve ölüm nasıl anlatılır? Bir de ölen bir dostsa ardından neler yazılır? Bilmiyorum.
Recep( GÜLALİ) Zengin, Çaykara-Demirkapı ( Haldizen) mahallesinden Nasif Muhammet'in 4 oğlundan en küçük oğlu idi. 1980 yıllarının başında hayat mücadelesini vermek, taşı toprağı altın diyerek ailece İstanbul Küçükköy semtine göç ettiler.
Nüfusta adı Recep olup, bilinen adı Gülali olan diğer abileri gibi hayat mücadelesine genç yaşta orada başlamıştı. Babası Muhammet ve abisi Mustafa çok erken vefat ettiler. Merhum Gülali, abileri Mehmet Ali ve Muzaffer ile tipik bir çekirdek Türk ailesi gibi yaşamlarını Küçükköy’de büyük mücadele ve dayanışma içinde sürdürdüler. Hayallerinde özlem duyduğu ve doğduğu topraklara geri dönmek geride kalan ömrünü çocukluk yıllarında yaşadığı anıları tekrar canlandırmak vardı.
Gülali Zengin, ani bir kalp krizi sonucu hayata veda etti. Geride hayallerini ve heveslerini bırakarak aramızdan ayrıldı. Hemen hemen her hafta telefonla arar memleketten haberler sorardı. Bedeni İstanbul'da ama aklı hep Trabzon'da idi. TOKİ’den küçük bir daire alıp Trabzon'a yerleşmek arzusu vardı. Emekli olmuştu. Bu yaz Demirkapı mahallesindeki baba evini de varisleri aralarında bölmüş, abileri ile onarımını da yaptırmıştı. Hayalinde, yazın gelip bir süre damadı olduğu Kabataş mahallesinde, bir süre de Demirkapı'da yayla evinde kalmaktı. Onun için Gurbet şair Kemalettin Kamu'nun dediği gibi, " Gurbet o kadar acı ki ne varsa hep içimde. Hepsi bana yabancı, hepsi başka biçimde”. Merhum Gülali'nin bazı kronik rahatsızlıkları vardı. 62 yaşında aniden aramızdan ayrıldı. Olduğu ortama pozitif enerji veren, sevecen ve çok iyi niyetli biri idi. Herkes tarafından sevilen ve sempati ile bakılan farklı bir kişilikti. Ani vefatı, dostları ve sevenleri çok üzdü.
Uzungöl'den yukarı olan Yente, İpsil, Haldizen köylerinde eskiden akil adam olarak bilinen 3 meşhur insan için yöresel sözlü kültürde şu sözler halâ söylenir ve hatırlanır hafızalarda:
İpsil'in var Carcarı,
Yente'nin var Pancarı,
İmam dağların gülü,
Solma edebilirsen…
En son neslin Demirkapı'daki gülü olan Gülali 'de maalesef soldu. Bir varmış, bir yokmuş oldu. Yunus Emre'nin dediği gibi, " Dünya bir penceredir. Her gelen baktı geçti, Nice han, nice Sultan tahtı bıraktı geçti”. Bu diyardan bir Recep (Gülali) Zengin geçti. Şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın dediği gibi; " Uyudun uyanmadın olacak belki kim bilir? Nerde? Kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak o musalla taşında".
Hayat kısa, ölüm uzun. Yaşayanları sevmek için vaktimiz az. Peyami Safa’nın dediği gibi, “Ölüm bir eve girince sağ kalanları da biraz öldürüyor.” Hepimiz ölülerden geriye kalanlarız. Recep (Gülali) Zengin, seni hepimiz çok sevdik. Hayırla yâd edileceksin. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet, ruhu şad olsun. Seni hiç unutmayacağız Gülalim....