cozum-ortaklarimiz-ile-soylesi

ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ İLE SÖYLEŞİ

ÇÖZÜM ORTAKLARIMIZ İLE SÖYLEŞİ

Dernek faaliyetlerimizde yer alan üyelerimizin indirimli alışveriş yapma noktasında anlaşma yaptığımız firmalar ile söyleşi yaparak bilgi alışverişinde bulunma fırsatı yakalıyoruz. Bundan sonra çözüm ortaklarımız ile sizleri buluşturmaya devam edeceğiz.

Gençler başarmak zorunda oldukları hayat mücadelesinde eğitimleri ile bir adım önde olmaya mecburdurlar. Gençlerin başarıları için eğitimcilerin söylediklerine kulak vermeleri kaçınılmazdır.

Çaykara Dernekpazarı Kültür ve Dayanışma Derneği olarak eğitime ve gençlere her daim değer vermekteyiz. İstedik ki bu sayımızda tecrübeli bir eğitimcinin  görüş ve tavsiyelerini gençlerimiz ile buluşturalım.

Meydan Kurs sahibi, derneğimizin üyesi hemşerimiz Mustafa TÜRKER hocamız ile yapacağımız sohbeti sizler ile paylaşmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

 

- Hocam merhaba.

- Merhaba.

- Hoş geldiniz.

- Hoş bulduk.

Gökhan ŞAHİN: Mustafa TÜRKER kimdir tanıyabilir miyiz?

MUSTAFA TÜRKER: 1954 Çaykara doğumluyum. İlkokulu köyümde (Soğanlı Mah), Ortaokulu Çaykara Ortaokulunda okuduktan sonra 1969 yılında sınavla girdiğim Trabzon Erkek İlköğretim Okulunda yatılı okuyarak 1972 yılında mezun oldum. Kısa bir ilkokul öğretmenliği sonrası yine sınavla, yatılı olarak kazandığım Trabzon Fatih Eğitim Enstitüsünden Sosyal Bilgiler öğretmeni olarak 1975 yılında mezun oldum. Daha sonra tarih branşından lisansımı tamamladım.

1975-1987 yılları arasında değişik illerde ortaokul ve lise öğretmenlikleri, okul müdürlüğü görevinde bulundum. 1987 yılından sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Personel Daire Başkanlığı Şube Müdürlüğü, Fakülte Sekreterliği ve Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümünde okutman olarak görev yaptım. Devlette 31 yıl hizmette bulunduktan sonra 2005 yılında emekli oldum.

Bu hizmetlerimi yürütürken, yatılı olarak devlet imkanları ile okumanın değerini ve sorumluluğunu hep hissettim. Devletin imkanları olmasaydı bu eğitim sürecinden geçmemiz çok zor.

Çaykarada lise yoktu. Trabzon'da normal lisede okuyabilmek için ev tutmak ve kendi ekonomik gücüyle okumak gerekiyor. Bunu tabii benim gibi birçok arkadaşım bu imkana sahip değildik. Devletin yatılı imkanlarından yararlanarak okumuş olmamız bizim devletimize karşı son derece borçlu olduğumuz anlayışını hissettirmiştir. Bu anlayış içinde hizmetimizi de bugüne kadar getirmiş olduk.

2005 yılında emekli olduktan sonra değişik özel öğretim kurumlarında eski deyimiyle dershanelerde yöneticilik yaptım. 2019 yılından itibaren de, kurucusu bulunduğum TRABZON MEYDAN KURS ÖZEL EĞİTİM KURSU ile eğitim alanındaki hizmetlerimi sürdürmeye çalışıyorum.

Gökhan ŞAHİN: Peki dershanelerin sizin deyiminiz ile özel öğretim kurslarının ve ders kaynaklarının bu kadar çeşitli olması, eğitimi besleyen bir zenginlik midir?

MUSTAFA TÜRKER: Kesinlikle tabii ki. Şöyle ki tabii bizim öğrencilik yıllarımız; altmışlı yetmişli yıllar çok farklıydı. Eğitim enstitüsünde eğitim sürecinden geçtiğimizde bile hiçbir ders kitabı kaynağı yoktu. Öğretmenlerimizin ders notlarını o zaman fotokopi de yoktu. Teksir ile beraber çoğaltıp ücret karşılığında onları kullanırdık veya derste öğretmenler konuyu anlatırken sürekli not alırdık. Her dersten birkaç geniş atlas büyüklüğünde defterleri yazmak durumunda kalırdık. Ve bizim dönem öğrencilerinin çoğunun yazısı da çok düzgün değildir. Sebebi çok hızlı yazmak zorunda kalmamızdan kaynaklanıyordur.

Şimdi günümüzde kaynaklar çok fazla. Çok çeşitli. Yani hem yazılı kaynaklar hem de sosyal medya üzerinden ve birebir eğitim alma noktasında çok çeşitli kaynaklarımız var. Eğitime destek veren her türlü kaynak bir zenginliktir bence. Kurslar bunlardan biri ve en önemlisidir bence. Yani okullar dışında tabii ki. Eğitim de as olan okuldur. Okul eğitimi her şeyin temelidir. Aslında kurslar günümüz adı ile özel öğretim kursları eğitim sosyal adaletin de önemi bir ayağıdır. Şöyle ki okulda okurken yeterli eğitim düzeyini yakalayamamış olan öğrenciler maddi durumu iyi olanlar tabii özel derste bunu telafi ediyor. Ama maddi durumu iyi olmayan veliler tek tek derslerine özel ders aldırma yerine böyle mütevazı ücretlerle veyahut da ortak ücretlerle tüm derslerden destek alma imkanını bulmuş oluyorlar. Dolayısıyla onlar da bu tür kurslarda eksiklerini tamamlayarak bu yarış ortamında bir avantaj da yakalamış oluyorlar. Bu bakımdan bir denge unsurudur kurslar. Ve orta ve alt kesimlere hitap eden daha çok yönü vardır. Zaten ekonomik gücü çok iyi olan aileler özel derslerle beraber, güzel hocalarla beraber bunu telafi ediyorlar. Fakat orta ve alt gelir grupları daha çok dershanelerden yararlanan kitle de doğal karşımıza çıkıyor.

Gökhan ŞAHİN: Peki bu kadar çeşit kitap, bu kadar çeşit kaynak sizce kafa karıştırır mı?

MUSTAFA TÜRKER: Yok bence bunlar bir zenginliktir. Bir olaya tek yönle bakmakla birçok yönden bakmak arasındaki fark ne ise farklı kaynaklardan farklı soru tipleriyle bir konuyu öğrencinin kavraması ona daha geniş bir yorumlama gücü kazandırır. Bu bakımdan kaynakların çeşitliliği bence önemli bir zenginliktir. Faydalı olur.

Gökhan ŞAHİN: Mutlaka kalite farkları vardır ama değil mi?

MUSTAFA TÜRKER: Elbette tabii yani şöyle kendini güncellemeyen önceki yılların baskısıyla devam eden yayınlar da var ama onları zaten piyasa eriyor kendiliğinden. Şimdi öğrenci de çok bilinçli, dikkatli ve seçicidir.  Tabi bütün kaynaklar çok mükemmeldir diyemem ama birçok kaynaklar güzel hazırlanmıştır. Ve öğrenci bu değişik kaynaklardan istifade ederek farklı soru tipleri için de kendini daha rahat yetiştirebilir.

Gökhan ŞAHİN: Peki, dershaneye gitmek gerçekten önemli mi? Gerekli mi? Yani evde çalışan bir öğrenciyle, kursa giden bir öğrencinin başarı performansları arasında fark olur mu?

MUSTAFA TÜRKER: Evde kendi çalışması ile öğrencinin başarılı olması elbette mümkündür. Zaten esas olan öğrencinin istek ve motivasyonudur. Ancak bunun için çok programlı ve düzenli çalışması, temelinin sağlam olması gerekir. İnternet üzerinden ulaşabileceği kaynaklar da mevcut. Ne var ki eksiklerini tamamlamada öğretmenin etkisi ve desteği çok önemli. Şimdi tabii yıllar içinde yaşadığımız birçok örnekleri var. Örneğin bazen bir öğrenci diyor ki ben kendim çalışacağım. Tekrar ediyor mezun olarak. Fakat bir sonraki sene önceki puanından daha düşük sıralamaya girdiğini görüyoruz. Bu nedenle bir kurum içinde, öğretmenle yüz yüze iletişim kurularak ve bir eğitim disiplini içerisinde öğrencilerin eksiklerini tamamlayıp sınavlara hazırlanmaları en verimli yöntemdir. Ayaklar ne kadar sağlam olursa bünyede o kadar sağlam olmuş olur. Dolayısıyla kendi kendine çalışmak tabii ki öğrenci yapabilir. Hiç kursa gitmeden de çok büyük başarılar elde eden öğrenciler vardır ama bunlar çok özeldir. İlkokuldan itibaren çok planlı programda çalışıyor. Temeli çok güçlüdür. Zamanı çok bilinçli kullanma becerisini kazanmıştı. Bunları istisna tutuyorum ama bu belki yani belli bir oran elinde yok ama şahsen bir oran vermeye kalksam bu % 5 i asla geçemez. Dolayısıyla bir öğretmen ve kurum disiplini altında öğrencinin eksiklerini tamamlama şansı daha fazla olur.

Gökhan ŞAHİN: Öğrencilerin, özellikle şu zamandaki gençlerin başarıya ulaşmada anahtar kelimenin “iletişim” olduğunu söyleyebilir miyiz?

MUSTAFA TÜRKER: Şu problem ile çok karşılaşmışız tabii. Efendim ortaokulda matematik öğretmenini çocuk sevmedi, dolayısıyla o günden bugüne de matematikte başarısızdır. Ya da işte Lisede fizik öğretmenini çok sevdi, bu nedenle sürekli fizik çalışmak istiyor. Bu tür örnekler çoğaltılabilir. Her işte geçerli bir kural değil midir kalbe dokunmak?  Öğrencinin kalbine dokunabilmek gerekiyor. Bunu sağlayamadıktan sonra iletişim kuramıyorsunuz öğrenci ile. Motivasyonun temelinde bu vardır, başarının temelinde bu vardır. Öğretmen, öğrenci ilişkisi ve iletişimi ne kadar güçlü olursa öğrencinin motivasyonu o kadar yüksek olur. Bu şart, yani kalbe dokunmak gerekiyor. Bunun başka izahı yok.

Şimdi öğretmen sadece ders anlatan bir motor değildir. Aslında özel öğretim kurumları ifadesi geçiyor mevzuatta. Bu da çok eksik bir ifadedir. Sadece öğretim yapılması. Evet, kurslar sınava hazırlar. Eksiklerini tamamlama yerleri bulunursa okullar eğitim öğretim kurumlarıdır. Ama kurslar da böyledir. Yani biz öğrencimizin hem sınava hazırlarken hem de ondan bir kısım davranış değişiklikleri, olumlu yönde davranış değişiklikleri kazandırmaya çalışırız. Dolayısıyla öğretim kurumları adını ben kabul etmiyorum. Eğitim öğretim kurumudur. Eğitim veren bütün kurumlar mutlaka öğretimin yanında eğitim katkısı da vermektedir.

Gökhan ŞAHİN: 2024-2025 eğitim-öğretim yılında öğrencileri sınav maratonuna nasıl hazırlıyorsunuz?

MUSTAFA TÜRKER: Otuz milyon civarında genç nüfusu, yaklaşık 20 milyon öğrencisi olan ülkemizin bundan daha değerli zenginliği düşünülemez. Bu gençlerimizi en güzel şekilde hayata hazırlamalıyız. Sistemsel çok önemli sorunlarımız var. Elli yıldır eğitim içerisindeyim, elli yıl önce konuştuğumuz sorunları bugün de konuşuyoruz. Bu kabul edilemez. Kalkınmış ülkeler yönlendirmeli eğitimi uygulayalı on yıllar oldu fakat bizde hala gündeme dahi alınmıyor. Bu nedenle birçok yeteneğimiz bu sistem içinde heba oluyor. Bunun gibi çözmemiz gereken birçok sorunlarımız var ama bizler, mevcut sistem içinde işimizi yürütmeye çalışıyoruz.

Meydan Özel Öğretim Kursu, lise ara sınıflara destek, lise son sınıf öğrencilerine ve lise mezunlarına YKS sınavına hazırlık hizmeti veren, az öğrenciye hitap eden bir kurstur. Sınıf mevcutlarımız 10-12 kişi, toplam öğrenci sayımız 80 civarındadır. Ders dışında öğrencilerimizin birebir öğretmen desteği ile eksiklerini en aza indirme amacı güden bir kursuz. Rehberlik hizmeti dışında ayrıca her öğrenci bir öğretmenin danışmanlığında takip edilir. Her ay en az iki kez velilerle görüşülerek gelişmeler değerlendirilir. Haftalık periyotlarla yapılan deneme sınavları ile hem öğrencilerin sınav korkuları en aza indirilmeye hem de çok sayıda soru tipleri ile bilgilerinin artırılmasına çalışılmaktadır.

Sonuç olarak az sayıda öğrenci ile çok başarı elde etmeye çalışıyoruz.

Gökhan ŞAHİN: Peki 2023-2024 Eğitim Öğretim dönemi ile ilgili dershanenizin sınav sonuçları açısından başarınızdan bahseder misiniz?

MUSTAFA TÜRKER: Geçen dönemlerde çok güzel işler yaptık. Düz liseden gelip 3600’e giren öğrencimiz oldu. 400.000’lik sıralaması ile gelip 60.000 e ulaşan mezun öğrencilerimiz çokça var. Bu yıl üniversitelere yerleşme oranımız % 80 düzeyinde olmuştur. Yıldız Teknik Üniversitesinden Bilkent Üniversitesine (burslu olarak) kadar başarı grafiği gösteren öğrencilerimiz var. Tabii bu başarı önce öğrenciye sonra ailesine ve en öğretmenlerine ait. Bu şekilde kadromuz çok ilgili. Yıllar içinde tabii hem danışmanlık bakımından deneyim sahibi hem de branşında yeterli olan bir kadromuz var. Tabii bu işin üç ayağı biri okuldur, biri kurstur, biri de öğrencidir. Bu ayakların hepsinin güçlü olması lazım. Biz, kurs ayağı olarak elimizden gelen bu eğitim çerçevesinde emeğimizi vermeye çalışıyoruz ve bugüne kadar da ulaştığımız noktadan aldığımız sonuçlardan çok da memnunuz.

 

Gökhan ŞAHİN: Peki hocam Meydan Kurs kaç öğrenciye hizmet verebilir? Kadronuzdan bahsedebilir misiniz? Nasıl bir çalışma içerisindesiniz?

MUSTAFA TÜRKER: Bizde az önce belirttiğim gibi 4 dersliğimiz var. 40 mezun alıyoruz. 40 da okul öğrencisi alıyoruz. Dolayısıyla aynı anda kurumda bulunan öğrenci sayımız 40 civarındadır. Yani butik eğilim onun için söylüyoruz. Her branştan yeterli öğretmen kadromuz var. Alanlarında deneyimdi. Hatta öğrencimiz dışında özel dersi tutulan da arkadaşlarım onlar, alanlarında çok yeterli arkadaşlar. Kendi öğrencimize tabi özel ders vermiyoruz o özel dersten alacağını burada kurumda öğretmenden alacaktır. Yani iyi bir kadro ve kadrodan ziyade yani bu işte sistem çaba yani sistemi gözgün kurduğunuz zaman öğretmen de öğrenci de değirmenin dönen çarkı gibi o çarkın içinde yerini bulacaktır. Dolayısıyla gerek bire bir çalışmalarla gerek ders yoğunluğuyla, etüt çalışmalarıyla öğrencilerimizin eğitim düzeylerini, sınavdaki başarılarını daha ileri noktada taşımak ayrı bir işimiz.

Gökhan ŞAHİN: Peki hocam piyasada birden çok dershane var. Günümüzde bir çocuğu dershaneye vermek büyük bir külfet. Az çok gördüğümüz kadar, duyduğumuz kadar rakamlar baya bir yukarıda. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

MUSTAFA TÜRKER: Şöyle, tabii kurs sayısı oldukça fazla. Bu bir serbest piyasadır. Yani belli kurallara uyan belli şartları yerine getiren herkes bu tür kurumları asabilir. Ama piyasa kendi içinde yolunu açar. Şimdi tabi maliyetleri de çok yüksek. Yani gerek sigorta gerek efendim yayın, kira vs. Öğretmen ücretleri, personel ücretleri takdir edersiniz ki hele son yıllarda çok abartılı rakamlara ulaşmış durumda. Tabii biz bu tür eğitim kurumları böyle çok kar yapan kurumlar da değil. Yani kendini dönüştürme çabası içinde olan kurumlar genellikle. Ama halkımızın da geçim düzeylerini az önce ifade ettim. Yani orta ve alt gelir gruplarına hitap etmek durumunda bunlar. Yoksa parası olan özel kolej ve özel derslerle çocuğunu yetiştirme imkanına sahip. Bu amaçla biz olabildiğince yani standart bir rakam uygulayamazsınız velinin durumuna göre. Bir üst sınır var ama bu üst sınırdan da hiçbir zaman kayıt yapmayın. Velinin gücünü açmayacak şekilde gerek taksitlendirmede gerekse limit belirtmede onlara yardımcı oluyoruz.

Gökhan ŞAHİN: Peki bu konuda velilerimize tavsiyeleriniz neler olacak? Çaykara Dernekpazarı Kültür ve Danışma Derneği ile nasıl bir iletişim içerisindesiniz? Bu konuyla ilgili de bilgi verebilir misiniz?.

MUSTAFA TÜRKER: Yani velilere benim naçizane tavsiyem şudur. Hep söylüyorum. Çocukların önümüzdeki 50-60 yıllık hayatı heba olabilir. Yani sahip olacağı meslek, hayatını idare ettireceği işi elde etmek için bir çaba içindedir. Bu süreyi çok verimli kullanmamız lazım. Şimdi genelde veli dershane arayışında olduğunda, (aslında adı özel öğretim kursu da eski adıyla dershane) ihtiyaç duyuyor. Geliyor, hemen fiyatını soruyor. Ben de ona diyorum ki öncelikle bize şu soruları sorun. Kadron nasıldır? Nasıl bir eğitim veriyorsun? Sınıfların kaç kişiliktir? Geçen yıllardaki başarı nedir? Bir öğretmen kadromuzu tanıyabilir miyim? Ama veli de haklı tabii. Öncelikle altından kalkabileceği ekonomik şartların arayış içindedir. Onun için ben yine hep şunu söylerim. Hangi kursa giderseniz gidin herkes size iyi şeyler anlatacaktır. Ben de öyle ama o kursa devam eden öğrenciler ise eğer sağlıklı bir bilgi verebilir. Belli bir tavsiye var. Yani bir kursla ilgili hizmet alan yeni öğrencilerden bilgi almalarının daha sağlıklı olacağına inanıyorum. Bizim öğrenci potansiyelimiz büyük ölçüde verilerimizin çevresine dayanan bir yapıdadır. Yani böyle piyasada, sosyal medyada çok aşırı reklamdan ziyade verilerimizin tavsiyesiyle gelen kayıtların bizim için çok farklı bir deneme vardır.

Yani işin aslı bir kurstan hizmet alan kişiler en sağlıklı bilgi kaynağıdır. Bunu ifade etmek istedim.

Çaykara Dernekpazarı Kültürü ve Dayanışma Derneği olarak, benim tabii ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim kendi yöremin insanına ki ekonomik yönden, coğrafi yönden de oldukça mağdur bölgedir. Ve eğitime yatkın bir insanımız var. Ben dernekle de yaptığımız sözleşme gereği. Derneğimizin bünyesinde olan aile bireylerine ve akrabalarına yüzde yirmi civarında da indirim uygulamaktayım. Bu indirimi tabii kendi dernek üyelerimize sağlıyoruz ama ekonomik durumu çok zor durumda olan birçok aileye de o civarlarda indirimleri de uyguluyoruz. Burada esas olan eğitimde adaleti sağlamak için biz de elimize gelen katkıyı verme gayreti içindeyiz.

Gökhan ŞAHİN: Evet hocam, son olarak sizin en çok önem verdiğiniz öğrencilerinize önerileriniz nelerdir? Ne yapsınlar? Nasıl çalışsınlar?

MUSTAFA TÜRKER: Aslında şöyle, bizim hani rehberlik hizmetleri yanında ben de eğitime yıllarını vermiş birisi olarak zaman zaman öğrencilerimizle gerek sohbet şeklinde gerekse sınıfları dolaşarak onlarla bazı fikirlerimi paylaşırım. Ben onlara şunu söylerim. Yani burada mutlaka benim dediğim doğrudur; böyle olmalıdır demiyorum ama benim inandığım şey şudur: Hiçbir şeylerini bırakmasınlar. Hayatlarını devam ettirdikleri ölçütler alışkanlıklar; olumlu olmak şartıyla bunları yasaklamanın bir anlamı yok ama bilinçli ve programlı kullanmak şartı ile. Dizisini de izlesin, sinemasına da gitsin, parkta arkadaşlarıyla da otursun, telefondan da olması gereken kadar yararlansın ama dersle ilgili programına asla bunları katmasın. Biz, kursa gelen öğrenci telefonluğa telefonlarını bırakır, kurs çıkışı telefonlarını alır. Şu dikkatimi çekiyor, o sınırlama kalktığı anda büyük bir heyecanla telefonluklara koştuklarını görürüm. Takılırım da onlara…

Tabi alışkanlıklar birden terk edilemiyor. Yasaklayarak değil de bu kısıtlamanın gerekliliğine inandırarak anlatarak telefona bağımlılığı azaltmak mümkün. Birçok öğrenci bunu başardı. Ama dediğim gibi bir de velilerimize özellikle şunu söylüyorum. Veli şunu diyor. Ayrı odası var, bütün imkanlar seferber edildi ama ders çalışmıyor. Veliye şunu soruyorum. O ders çalışırken siz ne yapıyorsunuz? Salonda televizyonda dizi seyrediyorsunuz, akraba eş dost sohbet ediyorsunuz. O çocuk kendini derse veremez.

Çok sistematik çalışan, öğrencinin ders çalışma saatinde televizyonu kapatıyor, alıyor kitabını okuyor veya el işi yapıyor. Misafirlik ziyaretlerini de ona göre ayarlıyor. Yani veli öğrenci ile öğrencilik yapmak zorundadır. Çocuklarınızın başarısı için bunu yapmak zorundasınız. Her öğrenci zekidir, belli yerlere gelebilir ama velinin bu konuda çok önemli desteği olmalıdır. Veli öğrenci olacaktır, işin özeti bu.

İlkokuldan itibaren düzgün, planlı çalışan öğrenciler, velilerin destekleri ile istedikleri her mevkiye gelebilecek, her arzu ettiği başarıyı yakalabilecektir.

 

 

Yorumlar(0)
Yorumunuz minimum 30 karakter olmalıdır.
Müşteri destek ekibimiz sorularınızı cevaplamak için burada. Bize herşeyi sorabilirsiniz. WhatsApp ile size anında dönüş yapılacaktır.
Merhaba, size nasıl yardımcı olabilirim?